Kasım ayının ortasında Kapadokya bölgesini böyle günlük güneşlik bulmak büyük bir şanstı. 15 – 19 Kasım 2010 tarihleri arasında Kapadokya’ya yaptığımız gezi çok eğlenceli, fakat bir o kadar da yorucu geçti.
15 Kasım akşamı yola çıktığımız yolcuğumuzda, 16 Kasım sabahını ilk durağımız Aksaray – Nevşehir yolu üzerinde yer alan ve Selçuklu dönemi eseri olan “Ağzıkara Han” ile açıyoruz. Selçuklular döneminde kitap kopya edenlere (ağzıkara) denirdi. Hattatlar yazdıkları yanlış kelimeleri parmaklarını ağızlarına götürerek yalamak süratiyle yanlışlarını düzelttikleri için ağızları daima kara olurdu. Büyük Türk Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa hattatların ayaklanması sonucunda şehit edilmiştir. Tarih onun ölümünü hazırlayanları ağzıkaralar olarak nitelemiştir. İşte han ismini bu topluluktan almaktadır. Hanın portalinde Selçuklu devri mimarisinin bütün süslerini ve hususiyetlerini görebiliyoruz. Hanın içerisinde yazlık ve kışlık bölümler mevcuttur. Tam ortada da mescit mevcuttur, fakat ticaretle uğraşan gayrimüslimler de rahatlıkla handa konaklayabilmekteydiler.
![]() |
Ağzıkarahan Kapısı |
![]() |
Ağzıkarahan |
Ardından güzergahımızı, ilk Hristiyanların Anadolu’da gördüğü baskıdan dolayı saklandıkları “Ihlara Vadisi”ne çeviriyoruz. Burada ilk yerleşimler özellikle MS 7.yy’da Anadolu’ya başlayan Arap akınları ile Hristiyanlara uygulanan baskılar sonucunda görülmektedir.
![]() |
Ihlara Vadisi Planı |
İlk olarak, Ağaçaltı ve Yılanlı Kiliseleri’ni gezdik. Kiliselerde İncil’i anlatan fresklerden çok güzel örnekler mevcuttur. Fresk, kelime anlamı olarak “Fresh”den gelir, yani taze anlamındadır. FRESK, kireçli su içine madenî toz boyaları karıştırarak yaş sıva üzerine içirmek suretiyle uygulanan boyama tarzı ve bu tarzda yapılan büyük boyutlu duvar resimleridir. Zahmetli bir iştir. Göreme ve Ihlara’da fresk sanatı çok meşhurdur. İsa’nın sağ eliyle yaptığı Baba, Oğul, Kutsal ruh işareti yani 3 parmağıyla yaptığı “teslis” işareti yandaki resimde görülebilmektedir, sol eliyle ise İncil’i tutmaktadır.
![]() |
Yılanlı Kilise |
![]() |
Yılanlı Kilise |
Yukarıda İsa ve 4 melek tasvir edilmektedir.
İsa’nın başı şeklindeki pencere de kilisede ilgi çekmektedir.
![]() |
Yılanlı Kilise |
Bağdaş kurmuş İsa, Doğu Hristiyalığı’na özgüdür ve sadece Kapadokya bölgesinde mevcuttur.
Yılanlı kilisenin ismi duvardaki çok uzun yılandan gelmektedir. Yılan 4 tane kadını ısırmaktadır. Yılan, kadınların bir tanesini dedikodu yaptığı için dudağından, bir tanesini söz dinlemediği için kulaklarından, diğerlerini ise duvardaki freskler silindiği için neresinden ısırdığı görülmemektedir.
Bu arada, tüm bu tarihi yapıların yanında Ihlara Vadisi’nin doğal güzelliklerini de gözardı edemeyiz. Ihlara Vadisi’nde özellikle yabancı gruplar trekking yapmaktadırlar.

Ihlara Vadisi’nden sonraki durağımız ise “Kaymaklı Yeraltı Şehri” oldu. Kapadokya bölgesinde 36 adet yeraltı şehri vardır. Bunlardan en önemlileri Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirleridir. Bütün antik kentler birbiri ile gizli tüneller ile bağlantılıdır. Giriş katı ahırdır. 2. Kat evler, 3. Kat mutfak, kiler ve şaraphane mevcut. 4. ve 5. katlarda kilise mevcuttur. Büyük kilit taşları tünelleri tehlike anında kapatmak için kullanılır. Kilit taşların ortası gözetleme ve ok atmak için deliktir.
![]() |
Kaymaklı Yeraltı Şehri |
Yöreye özgü testi kebabı da yediğimiz nefis bir öğle yemeğinden sonra Avanos’daki çanak, çömlek ve seramik üretimi yapılan atölyeyi ziyaret ediyoruz ve canlı olarak üretimi izliyoruz.
![]() |
Taş Oyma Restoran |
![]() |
Çanak, Çömlek Atölyesinden Bir Eser |
Ardından ise otelimize doğru yol alıyoruz.
17 Kasım sabahtan ilk olarak muhteşem doğasıyla Göreme Açıkhava Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. 2. ve 3. yy’da yaşayan Hristiyanlar bölgeye geliyor. Kiliselerin çoğunun içerisinde bu bölgede “secco” resim sanatı uygulanır. Fresk’den farkı, sıva kurumuştur, üzeri daha sonra boyanmıştır. Kiliselerin bazılarında ise doğrudan duvara kök boya ile yapılan boyama sanatı mevcuttur.
![]() |
Manastır |

Ardından, Aziz Basileus kilisesine geçiyoruz. Araplar’dan kaçan Aziz Basileus bölgeye geliyor ve dinsel ve şehir hayatını kuruyor. Hristiyanlar, baskılardan dolayı burada gizli bir şekilde 7.yy’a kadar yaşıyorlar. Arap ve Emevi ordularının baskıları azalınca 13.yy’a kadar burada Hristiyanlar dinlerini rahatça yaşamışlardır. 13.yy’da Anadolu Selçuklular ile Anadolu tamamen Türkleşince, buradaki Hristiyanlar da bu bölgeyi yavaş yavaş terk etmişlerdir.
Daha sonra, Elmalı Kilise’ye geçiyoruz. Tavandaki 4 İncil yazarı özellikle dikkat çekmektedir. İsa’nın Vaftizci Yahya tarafından Ürdün yakınlarında vaftiz edilmesi de önemlidir.
![]() |
Elmalı Kilise |
Sonraki ziyaretimiz Çarıklı Kilise’ye oldu. İsa’nın doğum sahnesi, başkalaşım sahnesi, 4 kutsal incil yazarı, İsa’nın havarilerini görevlendirme sahnesi, İsa Lazarus’u mucizevi bir şekilde 3 gün sonra dirilttiğine dair sahneler duvarlarda secco olarak yer almaktadır.
![]() |
Çarıklı Kilise |
Ardından bölgedeki seccoları en güzel korunmuş kiliselerden birisi olan Tokalı Kilise’ye geçiyoruz.
Tokalı Kilise 1. bölümde yani giriş kısmında, İsa’nın ilk banyosu, İsa’nın Mısır’a geçiş sahnesi, İsa’nın mucizeleri, İsa’nın Lazarus’u diriltme sahnesi, İsa’nın havarilerine öğüt verdiği sahneler ve Mikail motifi dikkati çeken sahnelerdir.
![]() |
Tokalı Kilise |
Tavana yakın ilginç bir motif de Vafitzci Yahya’nın İsa’yı vaftiz ederkenki sahnede palmiye ağacını kullanmasıdır. Buradaki palmiye ağacının çizilmesinin amacı, Ürdün nehri yakınlarında vaftizin gerçekleştiğini belirtmesidir.
![]() |
Tokalı Kilise |
2. kısımda, Apsis bölgesinde 3 Meryem ve mızrakla İsa’ya işkence eden Romalı askerler bulunmaktadır. Duvarlarda doğum sahnesi, İsa’nın vaftiz edilişi, İsa’nın havarilerine balık tutmaları için yardım etmesi, son akşam yemeği, vb gibi tasvir edilmektedir.
Tasvirlerde yer alan “Serafin” ve “Keramin” melekleri gözcü melekler Ayasofya’da da mevcuttur. Serafin’in 4 kanadı vardır ve ortada da kanadı vardır.
Buradaki kiliselerin ortak özelliği tam kubbede “Pantagrator İsa” motifi olmasıdır.
Daha sonra, öğle yemeğimizin ardından halı dikim ve satış atölyesini ziyaret ediyoruz.
Sonrasında, Çavuşin bölgesini, Paşabağları ve Dervent Vadileri’ni ziyaret ediyoruz.
![]() |
Çavuşin Köyü |
![]() |
Çavuşin Köyü |
![]() |
Çavuşin Köyü |
![]() |
Paşabağları |
![]() |
Paşabağları |
![]() |
Dervent veya Develi Vadisi |
Ardından gündüz programımızı Uçhisar Kalesi’ndeki günbatımını izleyerek noktalıyoruz.
![]() |
Uçhisar Kalesi |
Otelimizde aldığımız akşam yemeğinden sonra da Türk gecesine eğlenmeye gittik.

18 Kasım sabahı Kayseri’ye doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız Erciyes dağı oluyor. Erciyes dağının yüksekliği 3917 m’dir. Stratovolkan tipli dünyadaki tek dağdır, tam zirve bölgesi volkandan çıkan lavların soğuması ile oluşmuştur. Erciyes dağı aynı zamanda Kapadokya’nın mimarlarından önemli bir tanesidir. Kapadokya bölgesinde 2 tane volkanik dağ vardır; birisi Hasan Dağı, diğeri ise Erciyes Dağı'dır.
![]() |
Erciyes Dağı |
Kayseri kentinin isminin tarihçesine kısaca değinecek olursak, Kayseri kentinin adı Latince Caesarea, Yunanca καισαρία (kaysaria) adı Arapça biçiminden Türkçeleştirilmiştir Eski isimleri Mazaka ve Kaisareia (Fransızca Césarée)'dır
Caesar asıl olarak Roma'lı devlet adamı Caius Julius Caesar'ın (MÖ 100-44) lakabıdır (cognomen). Caesar'ın manevi oğlu olan ilk Roma imparatoru Octavianus Augustus, onursal bir ünvan olarak Caesar lakabını benimsemiştir. Daha sonraki Roma imparatorları da Caesar ve Augustus ünvanlarını bir arada kullanmışlardır
Kayser veya Kaysar (Arapça ve Osmanlıca: قيصر), Roma ve Doğu Roma (Bizans) imparatorlarına verilen Caesar (Yunanca: καισαρ, kaisar) ünvanının İslam ülkelerinde kullanılan biçimidir 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet Kayseri’yi fethedince, Kayseri’nin bugünkü adı tam anlamıyla kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı sultanları da resmi sıfatları arasında Kayser-i Rum ünvanını yani “Anadolu’nun Hükümdarı“ ünvanını da kullanmışlardır
Heralde dünyada ticareti en iyi yapan millet Yahudiler’den sonra Kayserililer’dir. Bir fıkra ile de bu konuya bir açıklık getirecek olursak, “ Bir gün Kayserili’ye sorarlar: ‘2 kere 2 kaç eder?’ Kayserili de cevap verir: ‘Alırken mi, satarken mi?’J ”
Kayseri mobilya ve ayakkabı sektöründe de çok önde olan illerimizden biridir.
Tüm bunların arasında şehir merkezinde kale surlarını görüyoruz. 10 mt yüksekliğinde ve 1906 yılında inşa edilen saat kulesi ve tarihi tren istasyonu da şehrin tam merkezinde yer almaktadır.
![]() |
Saat Kulesi |
Yolun karşısında, Mahberi Honat Hatun Külliyesi ve Camisi de geniş yer kaplamaktadır. 1237-46 yılları arasında yaptırılmıştır. Klasik Selçuklu mimarisini yansıtır, özellikle kapısında taş işçiliği çok başarılıdır. Caminin minaresi klasik Selçuklu ve Arap tarzı minaredir.
![]() |
Mahberi Honat Hatun Camisi |
Daha sonra, Hacı Bektaşi Veli türbesi’ne gidiyoruz. Burada vurgulanabilecek simgelerden bir tanesi de en iç avluda yer alan ay, güneş ve ortada bir lale simgesidir. Bu simge, ay ve güneşin Hacı Bektaş’a dönüşüdür. İçerideki cami 1800’lü yıllarda inşa edilmiş olup, burası Nakşibendi tarikatına aktarıldığında yaptırılmıştır.
![]() |
Hacı Bektaşi Veli Türbesi |
Akşam saatlerinde de bölgede meşhur ve bol miktarda çıkarılan “onyx” taşının yapım atölyesini ziyaret ediyoruz.
19 Kasım sabahında yola çıkarken bizi balonlar karşılıyor.
Ardından, Ürgüp’deki Mustafapaşa Köyü (Sinassos)’nde yaptığımız bir yürüyüşle günümüze başlıyoruz. Burası çoğunlukla Cumhuriyet öncesi devirde Rumlar’ın yaşadığı bir bölgedir ve nefis taş işçiliğine sahip taş evler mevcuttur.
![]() |
Mustafapaşa Köyü (Sinassos) |
![]() |
Mustafapaşa Köyü (Sinassos) |
![]() |
Mustafapaşa Köyü (Sinassos) |
Ürgüp bölgesinde çok fazla sayıda limon deposu görmek mümkündür. Oyulmuş kayaların üzerine baca yapılması ile limon depoları elde edilmektedir. Bu depolarda limonlar çok uzun süre muhafaza edilebildiği gibi, daha da sulandırılabilmektedir.
Burada aynı zamanda “Asmalı Konak” dizisinde ilk olarak kullanılan “Asmalı Konak”ı da gezme fırsatı buluyoruz.
![]() |
Asmalı Konak |
Yol üzerinde “Üçgüzeller” olarak bilinen noktada peribacaları manzarası izleme molası veriyoruz.
![]() |
Üçgüzeller |
Bölgede son olarak da Güvercinlik Vadisi’ni ziyaret ediyoruz ve manzarayı izlerken, çaylarımızı yudumluyoruz.
![]() |
Güvercinlik Vadisi |
Ardından Nevşehir’i de geçerek Konya’ya doğru yol alıyoruz. Konya’da Mevlana Türbesi’ni ziyaret ediyoruz.
![]() |
Mevlana Türbesi |
![]() |
Mevlana Türbesi |
Ayrıca, Karatay Medresesi’ni, Konya’nın tam merkezinde yer alan Alaattin Tepesi’ni, Alaattin Camii ve Külliyesi’ni, Ateş Baz-ı Veli Türbesi’ni, Ak Camii’ni, İnce Minareli Medrese’yi görüyoruz. Ardından, akşama doğru İzmir’e dönüş yolculuğumuza başlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder