Güneşin gökyüzünde parladığı güzel bir kış günü İzmir’in fazla bilinmeyen 6 çevre kalesine doğru yolculuğa çıkıyoruz. Şimdi ilk akla gelen “Kadifekale’ye gittiniz mi?” sorusuna yanıtım “Hayır” olacaktır. Bu gezimizde, arkeolog Sn Şükrü Tül hocamız önderliğinde İzmir’in çevresini koruyan ve körfeze hakim ana kale olan Kadifekale’yi koruyan 6 kaleyi ziyaret ediyoruz.
İzmir’in çevresindeki ilk kalelerin yapımı tarih öncesi yapılan akınlara karşın endişelerden kaynaklanmaktadır. Kalelerdeki bulunan seramiklerin tarihleri Batı Anadolu’yu tehdit eden Kimmer akınlarına kadar dayanmaktadır. Kimmer akınları İÖ 645 civarlarında gerçekleşmiştir. İÖ 600’lerde Doğu’dan gelen Lidya’lıların Batı Anadolu’da büyüme isteği mevcuttur. Daha sonra, Anadolu’ya Perslerin akınları İÖ 546’da gerçekleşmiştir. Batı Anadolu’yu ele geçiren Persler, Yunan akınlarını önlemek amacıyla ciddi bir kaleleşmeye gitmişlerdir. Persler ayrıca ordularında kullandıkları kurşunun çıkarıldığı kurşun madenlerini koruma amaçlı olarak da birçok kale inşaatı yapmışlardır. Eski yapıda, kırsalda tarım nüfuslarının besledikleri askerler ve onların savundukları kaleler mevcuttur. Kalenin çevresinde de tarımsal bir dünya mevcuttur. Bu yapıların doğal olarak su kaynakları mevcuttur.

![]() |
Yamanlar Yolu Kalesi |
İkinci kalemiz, Yamanlar dağı’nın, eski yanardağ kraterinin orta kesiminde yer alan mağma kökenli bir kütle uzaktan kolayca algılanabilmekte ve en yaygın biçimde eski yayınlarda “Adatepe”, resmi olarak da Sancakkale olarak anılmaktadır.
“Adatepe”, resmi olarak da Sancakkale
Yerleşimin topografyasını İzmir Körfezi’nin her yerinden görülebilen Agiada Triada/Turan vadisi ortasındaki oval biçimli bir kayalık belirler. Doğu yamaçtaki duvarlar ve kuzeybatıdaki teraslama ile yerleşimin sınırları tanımlanabilir. Güneyden yaklaşıldığında dik açı köşe yapan sur duvarları algılanır. Bu duvarın kuzeye doğru gidildikçe kule uzantıları ve batıya doğru dönen sürekliliği belirlenmiştir. Kuzey yönünde bir kapı aralığı bırakacak biçimde ilerleyen sur, olasılıkla dik açı yaparak güneye döner. Ana kaya yükseltisinin batısında yer alan vadi ise anılan sur duvarlarının isodomos örgü sistemine aykırı bir biçimde iri taşlarla yaratılmış çokgen örgü duvarla kesilmiştir.
Çokgen Örgü Duvar
Ana kaya yükseltisinden daha alçak olan güneydeki kayalıkta bulunan kuzey ucu dairesel dönüşlü olan yapı üzerindeki devrilmiş kaya bloğuna rağmen incelenirse bir sarnıç olduğu görülebilir.
![]() |
Sarnıç |
Bir bölümü kaya içine oyulu yapının doğuda duvar kalınlığı 90 cm’dir, kuzeyde ise 190 cm’ye yakın bir harçlı duvar ile kesilmiştir.
![]() |
Harçlı Duvar |
Seramik bulgular bakımından yüzeyde Attika kökenli siyah sırlı Klasik çağ, kırmızı-kahverengi sırlı Hellenistik çağ seramikleri, amphoralar ve çatı kiremitleri yoğunlukla gözlenmiştir. Kullanım süresi olarak İÖ 5. yy’dan Hellenistik çağın sonuna kadar savunma yapısı olarak, sonra da Roma-Bizans çağında kırsal yerleşimlerin açık kullanımlarına sahne olmuştur.
Gün ortasında Bayraklı Belediye’sinin Dünya Barış Anıtı’nda mola veriyoruz.
![]() |
Dünya Barış Anıtı |
Üçüncü kalemiz, Turan’ın üzerinde bulunan “Felswarte”dir. Turan’dan başlayan kayalık sırt Yamanlar Dağı’nın zirvelerine doğru çıkarken aşağıdaki yola egemen bir nokta ilgi çeker. Burası doğal bir kayanın yontulması ile elde edilmiş bir alandır.
Felswarte
Merdivenlerle ulaşılan kayanın üzeri 2,10 x 0,90 m ölçüsünde düzeltilmiş ve içe doğru 1,10 m oyulmuştur. Doğudan bakıldığında iki grup merdiven yontusu görülür. Merdivenlerin bütünleşip bütünleşmediği pek belirli değildir. Eğer merdivenler aradaki parçalarla bir bütünlük yaratıyorsa burası görkemli bir sunak biçimi verecektir.
Kayalık düzlemdeki bir lahit ölçüsü veren çukura bakılırsa bir anıt mezar kimliği de çıkarılabilir.
![]() |
Lahit |
Dördüncü kalemiz, İzmir Körfezi ve ona bağlı Bornova ovasının savunmasında en uç, en doğudaki kale, Kurtuluş Savaşı stratejisi içerisindeki önemi ile de bilinen Belkahve Kalesi’dir. Tüm zamanlar boyunca Orta Ege dünyasına açılan bir kapı niteliğindeki Belkahve, eni 6 m olan sur duvarları ile tanınmaktadır.
Belkahve Kalesi
Akçakaya ilk bakışta yüksek bir kayalığa yerleştirilmiş akropolis izlenimi verse de aşağı kesimdeki yerleşimden söz etmek olasıdır. İlk araştırmacılar yalnızca yüksek kesimdeki teras ve duvarlarla; özellikle de sarnıç yapısıyla ilgilenmiş olsalar da yüzeydeki malzeme bir üst kale/akropolis ve aşağı kesim/yerleşme verilerini sağlamaktadır. Akçakaya’nın savunma olanaklarını kireçtaşı çekirdek oluşturur. 150 metre uzunluğundaki keskin bir kuzey-güney doğrultulu sırt kalenin batı tarafını aşılmaz kılmaktadır. Burada bırakılmış bir kapı aralığı üst kesime ulaşmak için kullanılmıştır. Kayanın doğal bir yarık yaptığı kesimde basamaklı ve kısmen kayaya oyulmuş duvar yataklı bir kapı mimarlığı görülebilir.
30 metreyi geçen kuzey-güney doğrultulu teras duvarının dış sırası döküldüğü için algılamak kolay değildir. Duvarın yarattığı üçgen biçimli alanın içerisinde Weber 1882 yılında kimi mimarlık parçaları saptamıştır. Günümüzde birkaç sütun düzlem taşları ve küçük bir kutsal alanın basamakları olabilecek taşlar, dağınık biçimde izlenebilir.
Üçgen biçimli bu üst kesimin en ilginç ayrıntısı ise oval biçimli sarnıç yapısıdır. Karşılaştırıldığında teknik ve ölçü bakımından Adatepe sarnıcı ile benzeşen bu yapı ana kayayay oyulmuştur. 4,70 x 3,10 m ölçülerindeki sarnıcın derinliği son yıllarda yapılan kaçak kazılar nedeniyle artmıştır.
Böylelikle günü akşam ediyoruz ve bir sonraki gezimizi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Arkaik çağda güçlendirilen bu yükseltinin, Smryna’nın eski yerleşimi Bayraklı ile ilintili savunma niteliği Hellenistik Smryna için de geçerlidir. Bean’in 1945 yılında yayınladığı kale krokisine göre 100-150 m çapında ve kaya yükseltilerine uyumlu bir savunma sistemi tepeyi çevirmektedir. Akropolis olabilecek en yüksek kesimde dörtgen planlı üç kule belirlenmiştir. Buradaki kayalarda stel yerleştirilebilecek doğal kayaya açılmış oyuklar bulunmaktadır. Günümüzde Belkahve anıtından bakıldığında 6 metrelik duvarın inişi ve doğuya doğru dirsek yapışı görülebilir. 6 m’lik duvarda polygonal teknik izlenir.
Doğu kesimde kale oval bir dönüş yaparak çevrimi tamamlar. Doğu yönünde L biçimli duvarkarşıdan gelen duvarla birleşir ve kapı mimarisini oluşturur.
Beşinci kalemiz, Kaynaklar’da bulunan ve Buca otobanında yolun kenarından görülebilen “Sivritepe” veya “Kalekayası”dır. Sivrikaya Buac arkasındaki tepeleri aşarak, özellikle de orman dokusunu zorlukla geçebilecek bir yol olasılığını denetleyebilecek konumdadır. Gökdere köyünün doğusundaki sivri bir kayalık yükseltinin güneye bakan yamaçları çokgen örgülü teraslarla güçlendirilmiştir. Zirve kayalıkta ise 4 adet sarnıç bulunmaktadır. Bu kale yerleşim model olarak aşağıdan geçen Arapdere çayının tarımsal olanaklarından yararlanan bir yerleşim modeline göre kurulmuş olabilir. Duvar tekniğine göre İÖ 6. yy’dan başlayarak İÖ 4.yy boyunca kullanılmış olmalıdır. Arapdere çayının yukarı kesimlerdeki su toplama düzeneklerinden anlaşıldığı üzere sözkonusu kaynaklar Smryna kentinin en azından Augustus çağından bu yana su kemerlerini beslemekteydi.
Sivritepe
Altıncı ve bugün son gittiğimiz kalemiz, İzmir’in güney savunma kalesi olan “Akçakaya”dır. İzmir Körfezi’ne egemen Mastousia dağının doğu eteklerinde yer alan kayalık tepe, uzaktan bir kireç taşı ağartısı olarak görülmesi nedeniyle “Akçakaya” olarak anılmaktadır. Denizden 430 m yükseklikteki kaya altyapı olarak şist arazi üzerine binmiş bir kireçtaşı kütlesidir. İzmir Körfezi’ni, Smryna’nın en azından Hellenistik-Roma döneminde savunma artalanı olan Cumaovası yönünü, Cumaovası-Gaziemir üstünden Balçova inişini denetleyen bu kale yerleşimi ilk kez George Weber tarafından saptanmıştır. Weber, 1882’de eski Sevdiköy (Gaziemir) üstünden Tahtacıköy’e (Uzundere), oradan da Balçova’ya inen kervan yolu üzerinde Akçakaya’yı işaretlemiştir.
Kale Suru ve Genişliği
Akçakaya
Akçakaya ilk bakışta yüksek bir kayalığa yerleştirilmiş akropolis izlenimi verse de aşağı kesimdeki yerleşimden söz etmek olasıdır. İlk araştırmacılar yalnızca yüksek kesimdeki teras ve duvarlarla; özellikle de sarnıç yapısıyla ilgilenmiş olsalar da yüzeydeki malzeme bir üst kale/akropolis ve aşağı kesim/yerleşme verilerini sağlamaktadır. Akçakaya’nın savunma olanaklarını kireçtaşı çekirdek oluşturur. 150 metre uzunluğundaki keskin bir kuzey-güney doğrultulu sırt kalenin batı tarafını aşılmaz kılmaktadır. Burada bırakılmış bir kapı aralığı üst kesime ulaşmak için kullanılmıştır. Kayanın doğal bir yarık yaptığı kesimde basamaklı ve kısmen kayaya oyulmuş duvar yataklı bir kapı mimarlığı görülebilir.
![]() |
Doğal Kapı |
30 metreyi geçen kuzey-güney doğrultulu teras duvarının dış sırası döküldüğü için algılamak kolay değildir. Duvarın yarattığı üçgen biçimli alanın içerisinde Weber 1882 yılında kimi mimarlık parçaları saptamıştır. Günümüzde birkaç sütun düzlem taşları ve küçük bir kutsal alanın basamakları olabilecek taşlar, dağınık biçimde izlenebilir.
![]() |
Tapınak |
Üçgen biçimli bu üst kesimin en ilginç ayrıntısı ise oval biçimli sarnıç yapısıdır. Karşılaştırıldığında teknik ve ölçü bakımından Adatepe sarnıcı ile benzeşen bu yapı ana kayayay oyulmuştur. 4,70 x 3,10 m ölçülerindeki sarnıcın derinliği son yıllarda yapılan kaçak kazılar nedeniyle artmıştır.
![]() |
Sarnıç |
Günümüzde Akçakaya’ya çıkmak için izlenecek orman yolu kayalığın güneyinden geçer. Yol kıyısındaki kesitlerde sur duvarlarına ilişkin taş dizeleri görülür. Kayalığın güney ucunda Weber iki kireç ocağı bulmuştur. Emilie Haspels’in saptadığı seramikler ise siyah sırlı İÖ 5-4.yy seramikleri, Helenistik kaba firnisli seramikler, İÖ 4-3. yüzyıla tarihlenen kırmızı seramikler, iki kabartmalı Megara kasesi parçası ve çatı kiremitleri ile amphora parçaları olarak sıralanır.